İş makineleri sektörü 20 binli adetlere kolayca ulaşabilir |
|
İMDER Yönetim Kurulu Başkanı Nadir Akgün:
“İş makineleri sektörü 20 binli adetlere kolayca ulaşabilir”
İş makineleri sektörünün ülkemizdeki çatı kuruluşu İMDER’in yeni Yönetim Kurulu Başkanı Nadir Akgün, orta vadede pazarda fark yaratacak şekilde bir büyümenin, kompakt sınıftaki ve maden makineleriyle gerçekleşeceğini ifade etti. Akgün, sektörde makinelerin yanlış bakım ve kullanımından kaynaklanan büyük kayıpların önüne geçmek için ise eğitimin öneminin altını çizdi.
İş hayatındaki 30 yılı aşan bilgi ve tecrübe birikimiyle sektörün başarılı yöneticileri arasında yer alan Akgün, yeni görevinin ardından dergimize verdiği röportajda, sektörün bugününü değerlendirdi ve öncelikleri çerçevesinde geleceğine de ışık tuttu.
Başkanlık süreciniz hakkında bilgi verir misiniz?
Aslına bakarsanız, İMDER Yönetim Kurulu üyeliğim uzun yıllara dayanıyor. Son olarak Merih Özgen’in iki dönem başkanlığının bir döneminde, başkan yardımcısı olarak görev aldım. Ancak, bu sürecin başlangıcında başkan olmak gibi bir düşüncem de yoktu. İlerleyen süreçte başkan seçilmem için adeta ortak bir uzlaşı oluştu. Nihayetinde sektörümüze ve ülkemiz ekonomisine katkı sağlamak üzere başkan seçildim. İMDER’de halihazırda yetişmiş ve işlerini iyi yapan bir kadro var. Bu gücü ve temsil yeteneğimizi sektöre nasıl daha yararlı olacak şekilde değerlendirebileceğimizin planlarını yapacağız.
Bu sektöre nasıl adım attınız?
1989 yılında İTÜ’den Makine Mühendisi olarak mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadi Enstitüsü’nde eğitim aldım. Sektöre girişim çok sevdiğim bir aile dostumun yönlendirmesiyle gerçekleşti. 1991 yılında göreve başladığım Çukurova şirketinin Topkapı şubesinde 2 yıl çalıştım. Ardından Enka Pazarlama’dan bir teklif aldım ve 1993 yılının haziran ayında satış temsilcisi olarak başladım. Hali hazırda şirketin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü olarak görev yapıyorum.
Türkiye iş makineleri pazarının büyüklüğü ve potansiyeli nedir?
İMDER olarak sektörün iş hacminin yaklaşık %95’ini temsil ediyoruz. Üyelerimiz ağırlıklı olarak kazı, beton ve asfalta yönelik makine ve ekipmanlar sunuyorlar. Makine Sanayicileri Federasyonu (MAKFED) bünyesindeki en büyük birliklerden biriyiz.
Şu an için Türkiye iş makineleri pazarına yönelik net verilere ulaşamamak ile birlikte bu konuda ilgili yetkili mercilerle karşılıkli görüşmeler yaptık. Sektördeki tüm oyuncular için ve Türkiye yatırımı düşünen tüm üreticiler için kritik konu olan pazar hacmi verisi konusunda bir noktaya geleceğimizi ümit ediyorum.
Türkiye pazarı 2013 yılında 13.000 üzerinde rekor bir hacme ulaşmıştı. Ancak bunun 3 bin adetlere düştüğü yılları da yaşadık. Çeşitli kaynaklara göre 2021 yılında pazarın 8 bin adedi bulduğu belirtiliyor.
“Sektör olarak büyük talep patlamalarından çekiniriz”
Aslında sektör olarak büyük talep patlamalarından çekiniriz. Planlanabilir, yavaş yavaş ancak sürekli artan ve 10 yıl sonrasını görebileceğimiz bir pazarın daha sağlıklı olacağı kanaatindeyiz. Böylece sektör olarak yatırımlarımızı kesintisiz şekilde yaparak, sürdürülebilir bir büyüme sağlayabiliriz.
Ülkemizdeki altyapı, üstyapı, enerji, madencilik ve yol gibi çeşitli alanlardaki projelere baktığımız zaman, makine popülasyonunun gerekenin çok altında olduğunu görüyoruz. İş makineleri sektörünün orta vadede 20 binli adetlere kolayca ulaşabileceğine inanıyorum. Bunda kompakt makineler ve madencilik sektörü belirleyici olacaktır.
Ülkemizde kompakt makine pazarı sizce neden yavaş büyüyor?
Öncelikle Türkiye halen bir kazıcı yükleyici ülkesi, çok amaçlı kullanılabiliyor olması bundaki en büyük etken. Bu alanda yerli üretim olarak da çok başarılıyız ve ihracatımız söz konusu. Bununla birlikte mini ekskavatör, mini yükleyici ve skid steer gibi küçük ölçekli makinelerin pazarının da 10 binli adetlere ulaştığı bazı AB ülkeleri seviyesine Türkiye'de de ulaşacağımız günleri göreceğimizi ümit ediyorum.
Bunda makinelerin sağladığı operasyon ve verimlilik avantajlarının yanı sıra düşük yakıt tüketimi etkili oluyor. Bizde de bu avantajlar tecrübe edildikçe ve insan gücü yerine makinelerin kullanımı yaygınlaştıkça, bu pazar büyüyecektir. Özellikle mini ekskavatör pazarının kısa süre içerisinde 2-3 katına çıktığını görebiliriz. Günümüzde de kompakt makineler peyzajdan tarıma, altyapı çalışmalarından yüksek katlı bina yıkımına kadar birçok alanda kullanılıyor.
“Madencilikte ölçek ekonomisi ön plana çıkıyor”
Madencilik sektörünün potansiyelini neden yüksek görüyorsunuz?
Türkiye gerek kömür gerekse mineral ve doğal taşlar anlamında önemli bir rezerve sahip. Ve madencilik sektörü, ülkemizin dış ticaret açığını kapatmak anlamında turizm ve dış yükleniciler gibi büyük katkı sağlıyor. 2021’deki maden ihracatımız 6 milyar doları buldu.
Ülkemizin mermerde dünya rezervlerinin yüzde 50’sinden fazlasına sahip olduğu söyleniyor. Tabii bunu dünya geneliyle kıyaslayıp ölçmek zor ama ülkemizin batısından doğusuna büyük bir mermer sahası üzerinde yaşıyoruz. Başta çinko, bakır, demir ve krom olmak üzere neredeyse ülkemizde olmayan mineral de yok. Bu potansiyelimizi en verimli ve sürdürülebilir şekilde değerlendirecek olursak hem sektörümüz hem de ülke ekonomimiz kazanır.
Madencilikte ölçek ekonomisi ön plana çıkıyor. Türkiye’de açık kömür işletmeleri önceden 20-30 milyon metreküp gibi paylarla yüklenicilere verilir ve çalışmalarda en fazla 80-90 tonluk ekskavatörler kullanılırdı. Büyük ölçekli maden makinelerine yatırım yapılamazdı. Halbuki dünyada örneklerine baktığımızda, bir kerede 500 milyon metreküp gibi hacimlerin hızlı ve ekonomik şekilde hedeflenebildiğinigö görüyoruz. Türkiye’de de özelleştirmelerden sonra yükleniciler artık 1 milyar metreküp gibi hacimleri planlayabiliyorlar. İş bu noktalara geldiğinde madenciliğin şekli değişiyor ve makinelerdeki ölçekler büyüyor. Ülkemizde bu tarz yüksek kapasiteli madencilik makinelerine olan talebin giderek artacağını öngörüyoruz.
İMDER olarak öncelikleriniz nelerdir?
İMDER’in sektörün etik kurallar içerisinde gelişmesi, ülke ekonomisine katkı sağlaması ve kaynak israfının önüne geçilmesi gibi birçok fonksiyonu var. Bunlar için temelde eğitimin çok önemli olduğunu düşünüyor ve destekliyoruz. Sektörümüzde maalesef halen insan kaynağı açısından adeta karanlıkta el yordamıyla hareket eden bir noktadayız. Bir anlamda milli servet olan pahalı iş makinelerinin doğru şekilde kullanılmaması ve bakımlarının düzgün şekilde yapılmaması sebebiyle inanılmaz bedeller ödeniyor.
“Genç kuşağın sektöre olan ilgisini arttırmayı hedefliyoruz”
Maalesef aynı özensizlik yakıt sarfiyatında da var. Petrol fiyatlarının 100 doları aştığı günümüz koşullarında makinelerin yakıt verimliliği çok daha göz önünde. Ülkemizin dış ticaret açığı kapsamındaki enerji harcamalarında sektörümüz önemli bir paya sahip. Dolayısıyla doğru makine kullanımını operatörlere öğretmek gerekiyor. Bu eğitim, operatörlerle birlikte makinelerin doğru şekilde bakımı için formen ve şantiye yöneticileri için de şart. Bu noktada İMDER’in oynayabileceği rol önem arz ediyor. Sektöre aşina olmayan üniversite ve meslek liselerindeki genç kuşağın sektöre olan ilgisini arttırmayı hedefliyoruz. Önümüzdeki dönemde bu konuda çeşitli iş birlikleri yapabiliriz.
İş makineleri sektöründeki teknolojik gelişmeler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sektör olarak önemli bir teknolojik dönüşüm sürecindeyiz. Sanayi devriminde buharlılardan içten yanmalı motorlara geçiştekine benzer şekilde bir elektrifikasyon ve dijitalleşme dönemine geldik. Geliştirilen akülü ve otonom makineler, aynı işi içten yanmalı motorlulara kıyasla çok daha ekonomik ve verimli şekilde yapılabiliyor. Müthiş teknolojik özellikler ve yazılımlarla desteklenen bu sistemler, yüzde 80-90’a ulaşmış, maksimum verimlilikle çalışan bir şantiyeye olanak tanıyor. Bundan 10 yıl önce daha zamanı var dediğimiz bu sistemler artık geliyor. Bu dönüşümleri Türkiye’de sektör olarak nasıl yakalayacağımız üzerine düşünmemiz, gerekli hazırlık ve tanıtım çalışmalarını yapmamız gerekiyor.
“1 Ocak 2023 itibarıyla Türkiye’de satılacak yeni iş makinelerinde Faz V egzoz emisyon standartları geçerli olacak”
Yeni egzoz emisyon standartlarına geçiş sektörü nasıl etkileyecek?
Son anda bir erteleme kararı olmazsa, 1 Ocak 2023 tarihi itibarıyla Türkiye’de satılacak yeni iş makinelerinde AB ülkelerinde de geçerli olan Faz V egzoz emisyon standartları geçerli olacak. İMDER olarak da bunu destekliyor; doğayı korumayı ve tüm canlıların daha temiz hava soluyabilmesini önemsiyoruz. Mevcut Faz IIIA motorlar ile Faz V motorlar arasında karbon monoksit, azot oksit ve partiküller açısından büyük farklar var.
Bu değişim makinelerin tasarımında ve bileşenlerinde önemli değişiklikler gerektirdiği için makine fiyatlarında da bir artışı beraberinde getirecek. Dolayısıyla bu süreci yaşayan diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde bu yılki satışlarda bir artış yaşanabilir.
Sektördeki tedarik ve maliyet baskısı sürüyor mu?
Pazarda geçen yıl olduğu gibi yüksek bir talep var. Ancak tedarik zincirindeki bozulma ve nakliyedeki sorunlar devam ediyor. Tüm bu sorunlara rağmen sektör olarak müşterilerimizin yanında durmaya, fiyat artışlarını izah etmeye çalışıyoruz. Bununla birlikte dernek üyelerimiz fiyat artışlarını müşterilere yansıtmamaya özen gösteriyor. Üyelerimiz, kendi imkanlarıyla ve bazı şeylerden kısıtlayarak orta yolu buldular. ST52 sacının ülkemizde 550 dolar bandından 1.700 dolarlara çıktığı ve petrol fiyatlarının 100 doları geçtiği bir dünyada, yaşanan maliyet artışları kaçınılmaz oluyor.
“Özel sektörde müthiş bir sermaye birikimi var”
Ülkemizdeki makine satışları yeni yıla nasıl başladı?
Sektörde iş makinelerine olan talep halen çok yüksek. Bu ölçüde makine yetiştirilemeyen bir dönemi 2007 ve 2017 yıllarında yaşamıştık. Rusya-Ukrayna savaşı, döviz kurlarının aşırı yükselmesi ve kredi faizlerinin yüksek olmasına rağmen bu şekilde bir taleple karşı karşıyayız. Böyle zamanlarda insanların emtiaya yönelik yatırım isteği yüksek oluyor. Fakat bu talep artışının sert geri dönüşü olabilir. Dolayısıyla bu süreci, geçmişteki tecrübelerimizin de ışığında, iyi şekilde yönetmek gerektiğini düşünüyorum.
Sektöre ilk başladığım 90’lı yıllarda her şeyi devlet kaynakları ve yatırımları oluştururdu. Şimdi ise özel sektörde müthiş bir sermaye birikimi var. Bundan çok memnunum.
Bundan büyük bir kriz olmadığı sürece sektörün gelişimini sürdüreceği sonucunu çıkarabilir miyiz?
Eskiden devletin bir kararıyla bıçak gibi kesilen ve duran sektör şimdi hiç durmuyor. Bu da moralimizi düzeltiyor. Örneğin madenciliğe baktığımızda tamamen kendi kendine işini sürdüren ve ihracat potansiyeli olan bir sektör. Dolayısıyla evet büyük bir kriz olmadığı müddetçe sektör hız kesmez diyebilirim.
Seçim dönemi gibi özel sebeplerden dolayı elbette kesintiler olabilir, azalmalar da olabilir. Ancak bu durumları yönetmek, ilgili firmanın yöneticilerinin elinde. İMDER olarak bizim de görevlerimiz olduğunu düşünüyorum. Dünya ve Türkiye’de yaşanan gelişmelerden, ekonominin gidişatından sektörümüzü haberdar etmek gibi bir misyonumuz da var.